25 Temmuz 2012 Çarşamba

Taşınma Telaşı !!

Mecburi sehir degisikligi sebebiyle berbat bir tasinma donemindeyim... Bir yanda heryer kutu... Biryanda minik prensime duydugum hasret bir yandan Adana sicagi... Yaklasık 1 hafta kadar yazamam diye dusunuyorum... Ama sonra bomba gibi dönücem.. !! 



Simdilik  hoscakalin....

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Kim Saçları Vanilyalı Milkshake Koksun İster???

Herkese mutlu haftasonları !!!! :))

Hepimizin başına defalarca geliyordur, kuaföre gidersiniz, saçlarınız boyalı olsun olmasın, kuaför tanıdık olsun olmasın koltuğa oturduğunuzda klasik şöyle bir konuşma geçer :
- Saçınız çok yıpranmış
- Yaaa !
- Herhangi bir bakım ürünü kullanıyor musunuz?
- Ya aslında şunları şunları kullanıyorum
- Yetersiz ama
- Gerçekten mi ama ben memnunum
- Bakın şöyle bir ürünümüz var deneyin mutlaka vs. vs. vs.

Yaklaşık 12 yıldır saçlarım boyalıdır hiç yoksa 12 ayrı kuaförden 1000 kez duymuşumdur bu muhabbeti ve her duyduğumda arkama bakmadan kaçasım gelir. Enayi yerine konulmaktan hiç hoşlanmıyorum. Ve istemediğim halde sürekli tepemde ürün tanıtımı yapan insanlardan nefret ederim. Zaten biz bayanların gerçekten birşeye ihtiyacı varsa 10 liralık bir ürüne 100 lira bile verip alırız ! Hayır nedir bu ısrar hiç anlamış değilim.

Neyse ... Uzun zamandır gittiğim kuaförüm benim bu huyumu bildiğinden bana böyle ısrarcı yaklaşımlarda bulunmadı hiçbir zaman. Fakat 1.5 ay kadar önce saçlarımı koyu kestaneden eski balyajlı haline dönderdikten sonra haliyle yıpranmalar meydana geldiği için saçlarımı açmaya uğraşırken çığlık çığlığa kavgaya tutuştuk. Sonunda o da dayanamayıp "ya sana şu ürünü bir göstereyim" dedi. Hiç ısrar etmeden ürünü bir güzel eline sıktı ve saçlarıma sürdü. Aman Allah diye haykırırken o arap saçı bir anda yumuşacık olup açılmaya başladı. Ve kuaförü bir anda vanilyalı milkshake kokusu sardı. Satış muhabbetinden sinir olduğum için fazla üstüme gelemeyen arkadaşım incelemem için ürünü bıraktı önüme gitti. Önce biraz burun kıvırdım falan derken biraz inceledim elime aldım ve kokusuna resmen aşık oldum. Saçlarım yumuşacık oldu. Harika kokmaya başladı. Ürünün açıklamalarını okuduğumda cildinizi nemlendirmek için bile kullanabileceğiniz yazıyordu. Şaka mı falan derken ellerime bir süreyim dedim ve gerçekten ellerimi yumuşacık yaptı. Ve bunca olumlu şeyden sonra daha fazla direnemeden büyük boyunu kaptım. :)

Ürün bildiğimiz saç köpüğü kutusunda ve 200 ml. Bir ufak boyu da vardı.


Tüm saç tiplerine uygun.




Hergün nerdeyse sabah akşam  kullandığım için dibini gördüğümden elime böyle çıktı kutusundan yoksa bildiğiniz krem şanti spreyler gibi kocaman şekilli haliyle çıkıyor ve saça kolayca yediriliyor. Ve en güzel yanlarından biri de bütün kıyafetlerime kadar kokusunun sinmesi. Diğer yıkamaya kadar saçınızda kalıyor kokusu.


Tekrar güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle...

20 Temmuz 2012 Cuma

The Body Shop Vitamin C Skin Boost ve Yüz Spreyi

   Günaydııııınnnnnnnnnn ::))))))) Gününüz aydın ve güzelliklerle dopdolu olsun. Herkesin Ramazan Ayı mübarek ve hayırlara vesile olsun...

    Her gün çok severek kullandığım iki üründen bahsetmek istiyorum. Yaklaşık 3-4 ay önce The Body Shop un 2 al 1 öde gibi her derde deva kampanyasından Vitamin C Skin Boost ve aynı serinin spreyini aldım. İki üründe de ilk dikkatimi çeken enfes portakal kokuları oldu.

    Skin boost u elimde denediğimde müthiş kadifemsi bir yapısı olduğunu fark ettim. Birçok makyaj bazına taş çıkartacak cinsten, yüzü pürüzsüzleştirecek bir yapısı vardı. O zamanlar daha yeni Mac in makyaj bazını kullanmaya başlamıştım ama bununla tanışınca Mac in pabucu resmen dama atıldı. Ürün çok az miktarda bile uygulandığında dokunulası yumuşacık bir hale getiriyor cildinizi. Elimde kalan çok az miktarı göz kapaklarıma ve gözaltına kullanıyorum. Alerjik bir yapım olmasa da ürün kullanımından en ufak bir şikâyetim olmadı. Sivilce ve kızarıklık asla olmadı. Aldığım günden beri gerek tek başına gerekse makyaj bazı olarak her kullanışımda çok sevdim. Özellikle su sıralar leke tedavisi gördüğüm için 50 faktörlü güneş kreminin yüzümde yarattığı hayalet görünümünü bu ürünle resmen yok ediyorum ve kremin etkisini azaltmadığı için de hem cildimi koruyorum hem de cildi pürüzsüzleştiriyorum. Benim gibi gözenek problemi yasayan birini bile mutlu edebiliyorsa şans verilebilir bir urun demektir. İndirimden aldığımda çok uyguna gelmişti fakat şuan fiyatı 44.90 lira. (yedekleyeyim dedim ama arkama baka baka dükkandan çıktım maalesef)






    Diğer ürün ise aynı serinin yüz spreyi. Bu iki ürünü de hamileliğimin son ayında almıştım.Artık cildim hepten bana aykırı gitmeye başlamıştı ki önemli ölçüde kendimi iyi hissettiren bu ürünler kurtarıcım oldu. Spreyi az biraz ferahlarım, cildim vitaminlensin, 36+36 derecelik yangına iyi gelir düşüncesiyle aldım ve farklı kullanım şekilleri olduğunu da keşfettim. Daha doğrusu satış danışmanı ısrarla anlatmıştı ama bana pek güvenilir gelmediğinden başlarda denememiştim. Makyaj sabitleyici olarak kullanılabileceğine pek ihtimal vermemiştim çünkü o zamanlar idolum Mac Fix + dı ve gözüm ondan başkasını görmüyordu. Ama 1-2 kullanımda baktim ki gerçekten az da olsa işe yarıyor fix + a kavuşana kadar abdurrahman çelebi deriz dedim ve kullandım. Bulunduğum şehrin vıcık vıcık nemli havasında en kral makyöz gelse yine de muvaffak olamaz ama yine de az biraz makyajı koruduğunu kabul edebilirim. Özellikle tozutan ve en uyduruk farları bile sabitliyor ne yalan söyleyeyim. Ama yine de özellikle bu günlerde hem serinlemek hem de cildi canlandırıp vitamin takviyesi yapmak için ideal diye düşünüyorum. Fiyatı 40 lira civarındaydı yanlış hatırlamıyorsam.







Tüm soru ve paylaşımlar için yorumlarınızı bekliyorum... Paylaşalım güzelleşelim :)

19 Temmuz 2012 Perşembe

Yangından Mal Kaçırdım Resmen !!!

Gelelim şu meşhuuuurr Gratis indirimine...
Aldıklarım genellikle çoğu blogda tanıtılan ürünler bu nedenle sıkmadan kısa kısa geçicem. Zorunlu şehir değişikliliği sebebiyle gideceğim yerde hiçbir kozmetik mağazası dikkatimi çekmediğinden nasıl bir korkuyla saldırdıysam deli gibi alışveriş yaptım (bunda tabi doğumgünümün yaklaşması da var..  canım eşim sağolsun ...). Ağırlıklı olarak The Balm ın ürünlerini aldım çünkü gidip gelip ciğerci kedisi gibi bakınıyordum. Nihayet alabildim. Bildiğiniz soğudu içim :)





Flormar ın allıklarını çok seviyorum. Pigmentleri ve gramajları bana göre çok yeterli. Bir de üstüne bu prettyler indirimde 6 lira gibi bir fiyat olunca P115 i yedekledim. Bendekinin artık dibini görmüştüm. Artık zamanla gölgelemeyi de kullandığımdan ikisi bir arada hem renk uyumu hem de taşınması açısında büyük rahatlık sağlıyor.



Golden Rose un çok fazla ürününü kullanmadım ama indirimdeyken kullanabileceğim neyi var diye bakınırken bu allığını buldum. Tester ı yüzümde denemek gibi bir alışkanlığım olmadığında önce bileğimde bir deneme yaptım hoşuma gitti aldım. Asıl evde kullanınca gerçekten çok beğendim. Mat bir allık arıyordum ne zamandır ve bu tam ten rengime uygun oldu (nc 15-20 arası bir tenim var). Resimde bronz gibi duruyor ama mat bir şeftali-bronz karışımı güzel bir renk veriyor. Şans verilebilecek bir ürün. Numarası 203. Bir de 202 si vardı o da açık bir şeftali tondu.






İşte gidip gelip ciğerci kedisi gibi baktığım ürün buydu. Öncelikle mıknatıslı ve renkli kabına bayıldım. İçinde hem aydınlatıcı hem göz üstü ve altına eyeliner gibi kullanılabilecek koyu farı, rujları ve bende olmayan ve ne zamandır almayı istediğim üç farklı farı da vardı. Yaşasın %50 :) Bu cici benim oldu. 



The Balm Shelter ı ilk Makyaj Günlüğü'nün yazılarında ve makyajlarında gördüm. Kendisi benim ilk takibe başladığım ve bana makyajı gerçekten tutkuya çevirten kişidir. Seviyorum kendisini :) Bundan 3 ay önce İstanbul'dan annemden isteyip getirtmiştim fakat satıcı arkadaş her ne kadar telefonda en açık rengini verin desem de medium renginin daha uygun olduğunda ısrarcı olunca ben de bir bildiği vardır dedim ve 2 numarasını istettim. Tabi sonuç turuncu tuhaf bir yüz. Kaldırdık kenara, seneye yaza bronzlaşınca kullanıcam. İndirimden light olanını aldım ve mükemmel bir uyum oldu. Cildim normalden karmaya dönüktür T bölgem biraz yağlanır ama Adana sıcağında bunun üstüne transparan bir pudra geçip rahatlıkla kullanabildim.


Shady Lady'nin ise Vol.2 paletini aldım özellikle açık tonları sevdiğim için. En alt ve sağ taraftaki renkler tam benler. Diğerlerini ise gece dışarı çıktığımda gölgeleme için rahatlıkla kullanabilirim diye düşündüm.



Allıklarının renklerinden bir tek bunu beğendim. Yapısı hoş hafif sürünce doğal bir renk veriyor. Çok az miktar bile yeterli rengi veriyor bu yüzden kullanım süresi uzun.





2 tane The Balm ürünü alana bu küçük çantayı veriyorlardı. Günlük kullanıma uygun çoğunlukla her çantaya sığabilecek boyutta.



Bu da Diadermine in lift concealerı. Hem sıkılaştırıcı hem kapatıcı hem de aydınlatıcı olmayı vaad eden bir ürün. Gözaltlarımda morluktan ziyade kuruluk problemi olduğu için likit ürünleri kullanmayı tercih ediyorum. Bu sebeple bu tarz fırçalı sıvı ürünlerin dağıtılması daha kolay oluyor. Sıkılaştırıcı özelliğine gelince onu zamanla görücez. Hergün kullandıktan sonra umarım vaad edileni veriyordur. Renk seçeneği malesef yok fakat genel olarak büyük bir kesime gidecek bir renge sahip. Fiyatı indirimde 18 liraya geldi.



 Dış görünüşüne bayıldım !




 Benim tenimde biraz yedirince kayboldu. Aydınlatıcı kısmında biraz sıkıntı olabilir. Ama doğal duruşlu likit bir ürün için yeterli olabilir. Düzenli kullanım sonrası karar vermek daha doğru olacak.


Tek kötü yanı paraben içermesi...


 Bir de bene-tint benzeri stainiac ı aldım fakat henüz kullanmaya cesaret edemedim. Alırken elimde denediğimde çok güzel bir rengi vardı. Ama o kadar silmeye çalışmama rağmen elimden çıkmayınca evde oturacağımbir gün denemeye kadar verdim. Vişne çürüğü gibi bir rengi var ve yapısı kolay dağıtılabilen cinsten.En azından elimde öyleydi.


Son olarak da bu kadar alışveriş yapıp eşimi unutmak olmazdı. Hazır gözümün önü kuruyken :)) ona da günlük kullandığı ürünlerden aldım.



Bir Doğum Hikayesi

   İlk yazımda burayı açma sebebimi kısa kısa anlatmıştım fakat acemiliğin verdiği şaşkolozluğumun neticesinde 2. post u hazırlarken onu bir güzzzeeel silmişim :) Bu nedenle bu yazıda kısaca anlatayım konuyu.
   Taze bir anne derken şaka yapmıyorum aslında.. Tam 3 ay önce dünya tatlısı bir oğlum oldu (Maşşallaah diyeyim de .. en çok annenin nazarı değer derler –niyeyse..- ).  Son 1 yılda çocuk sahibi olmaya karar vermek, bir yandan yoğun bir iş hayatı, bir yandan da şehir değiştirme zorunluluğu birleşince hem içimi dökmek hem de zamanında ihtiyacım olan bilgilere bir türlü sağlıklı bir şekilde ulaşamamanın verdiği rahatsızlıkla benim gibi taze annelere ve anne adaylarına kendi deneyimlerimi aktarmak için yazma kararı vermiştim. Aslında burayı biraz da eteğimdeki taşları dökeyim diye seçtim. Aslında en kral hizmeti kendime yapacağım. – bir nevi monoloğa bağlı terapi :) –
   Herşeyden önce çocuk sahibi olmaya karar verebilmek gerçekten takdire şayan bir durum bunu başta kabul etmek gerekir. Benim evlilik sürecim de çocuk sahibi olmam da bildiğiniz jet hızında oldu (Evlilik yıldönümümde 3 aylık hamiştim :P ). Tam gezeyim tozutayım azcık borca gireyim teknoloji ve kozmetik alışverişinde boğulayım, tatillerde şöyle elimde kokteylim havuz başlarında eller havaya yapayım demen gereken ilk 5 yılda (tavsiye edilen süreç yani) biz hayatımızı etrafında turlayacağımız minnak bir varlığa adamaya karar verdik. Çok şükür ki çok fazla uğraşmadan Allah’ım bize hem de çok kutsal kabul ettiğimiz bir dönemde (geçen sene Ramazan ayında) dünya tatlısı sağlıklı bir evladın müjdesini nasip etti. (Hamilelik haberimi Arefe günü almıştım ve çifte değil bin bayram sevinci yaşamıştım.)
   Hamileli miyim değil miyim sürecinde yaşadığımız ve maalesef şehrimizde bulunan birkaç gereksiz doktor yüzünden neredeyse evladımdan olacaktım. Siz siz olun asla tek bir doktora güvenmeyin özellikle de hamileliğinizin sonlandırılması gibi size güven vermeyen gerzekçe bir karar verdiyse. Hamilelik kanda bulunan beta HCG hormonu ile ölçülebilen bir durumdur. Değerleriniz iki günde iki katına çıkarsa hamilelik sağlıklı bir seyirde demektir (büyük oranda tabi ki, özel durumlar olabilir). Benim de 375 ile başlayan değerim 2 günde bir 2 hatta 3 katında ilerlerken anne-baba olacak olmanın verdiği heyecanla ultrasonda bebeğimizi görebilir miyiz diye bayramın 2. ve 3. günü doktora (pardon bir kasap arkadaşa) gittik. Doktor efendi 30 saniyede 1 hastaya bakma konusunda uzmanlaştığı için daha ultrasonu değdirir değdirmez bu dış gebelik hemen yat alıyoruz bunu deyince ayağımın altındaki zeminin bir anda yok olduğunu hissettim. Herhangi bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmeden sorgusuz sualsiz bebeğimi almaya kalktı. Yattığım gibi kalktım ve arkama bile bakmadan uzaklaştım ama tabi o geceyi nasıl geçirdiğimi bir de bana sorun. Neyse 1 hafta içince gittiğim 3 ayrı doktor da kendilerinin 1 milyonuncu bebeği olmasının verdiği duygusuzlukla adam gibi muayene etmeden kesenin oluşmadığını hatta hamile olmadığımı falan zırvaladılar. 10 günün sonunda anneliğin verdiği o içsel duyguyla gittiğim ve kendisine binlerce kez dua ettiğim bir doktor 45 dakikalık bir muayene sonucunda siyah beyaz berbat bir teknolojideki ultrason cihazında iğne deliği kadar bir görüntü aradı ve bebeğimi gösterdi. Sadece 2 gün sonra da bebeğimi gerçekten ben de görebildim ve kısa süre sonra da kalp atışlarını fark ettik. Ve daha sonra arkadaş tavsiyeleri ile bulduğum bir doktora kontrole gitmeye başladım ve 38. Haftamda minik prensimi kucağıma aldım. 54 cm boyunda 4 kilo ağırlığında bembeyaz bir minnak dünyaya geldi :)
   Hamilelik sürecimde beni en rahatsız eden şey 6. Aydan itibaren nabız problemiydi. Özellikle akşam saatlerinde ortaya çıkan bu sorun ilaç kullanmak istemediğim için doğuma kadar devam etti. Bazı geceler 160-170 lere kadar çıkan nabız atışları ciddi bir rahatsızlıktı. Ama kalp için verilen ilaçların her ne kadar bebeğe zarar vermediklerini söyleseler de ne yalan söyleyeyim kullanmaktan çekindim. Bu dönemde anne adayının kendine yaptığı telkin gerçekten çok önemliymiş bunu anladım. Hamileliğin ilk gününden itibaren hergün en az 1 saat yavaş tempoda yürüyüş yaptım, asansörsüz olan apartmanımızda 5. Katta bulunan evimize inip çıktım ve her sabah yarım litre nesquikli süt içip 2 yumurta yedim. Yalnız öyle omega için falan balık ben de hak götüre hiç yiyemedim. Doktorumda baktı benden hayır yok hap verdi :).
   Gelelik bir diğer önemli noktaya … Doğumum epidural sezeryan ile oldu. En başından itibaren normal diye tutturmuştum fakat doktorum nabız problemimden bebeğin biraz da büyük olmasından dolayı istersen seni yormayalım tarihi kendimiz belirleyelim der demez sazan gibi atladım. Aslında bunun da birkaç sebebi vardı benim için. Öncelikle hayatım boyunca belirsizlik beni hep tedirgin etmiştir. Hep planlı programlı yaşamaya alışkın biri olarak ha bugün ha yarın diye doğumu bekleyecek olmak beni çok yoracaktı. Zaten bilinçaltımda bunu tamamen reddetmiş ki doktor der demez hemen kabul ettim. Bir diğeri de çalışan bir anne olarak 8 haftalık doğum öncesi iznime tam tarihinde ayrılmıştım ve 2 hafta erkene alınması bebeğimle bana 2 hafta daha kazandıracaktı ve bu bana psikolojik olarak daha iyi gelecekti. Gerçekten de öyle oldu. Şehir değiştirecek olmak ve taşınma telaşında izne her zamankinden daha çok ihtiyacım olacağı için bu kararı verdim. Gerçi doğumu sabah 8 de yapacaktım bir gece önce heyecandan sancıyla (yalancıymış) hastaneye gittik doktor da gelmişken yapalım doğumu bari dedi prensim yine de 00:45 de doğdu :). Fakat sezeryan denilen şeyin ayağa kalktığım anda bu kadar acı vereceğini bilseydim yaptırırmıydım bilmiyorum. Doğum anında, spor yaptığım için alt karın kaslarım çok olduğundan doktor bebeği almakta biraz zorlandı ve sanırım o kasları yırttığı için benim bu kadar acım oldu. 1.5 ay kadar yataktan kalkarken mutlaka bir yere tutunmak zorunda kaldım çünkü kas diye bir şeyim kalmamıştı maalesef.
   Ve son nokta (biliyorum baya uzun bir yazı oldu)… Toplam 22 kilo aldım fakat ilk 17 günde 15 kilosunu vermiştim. 64 ile hamile kaldım 86 kg. ile doğuma girmiştim. Şuan 69 kiloyum. Üstelik sadece 1.5 ay emzirebildim benim oburuma sütüm yetmedi, doğum sonrası yaşanılan sıkıntılarla da sanırım sütüm azaldı, yemek yiyemedim hiç, günlerce yediklerimi çıkardım, beslenemeyince de süt olmadı. Bu sebeple aptamil mama veriyorum. Çok hızlı boyu uzadı, kilosu arttı ve uykusu düzene girdi. Şimdi 3 aylık oldu gece 6 saate yakın uyuyor gündüzleri de 3-4 saatte bir beslenip uyuyor. Sürekli mama aldığı içinde Adana gibi cehennemin bir üst katında oturduğumuz içinde su veriyorum mamalardan sonra içi yanıyor garibin (tüm bu durumlar doktor kontrolünde oluyor tabiki).
   Umarım anne adaylarına az da olsa faydası olacak bir yazı olmuştur. Şunu unutmayın ama… Dünyada böyle bir güzellik sadece biz kadınlara bahsedilmiş… Bebeğimin yüzüne her baktığımda binlerce kez şükrediyorum… Her hamilelik farklıdır.. Kendine has sıkıntı ve güzellikleri vardır, her yerden okuyabileceğiniz bu tarz bilgi ve deneyimler size uyumlu olacak diye bir kural yoktur… Her anının tadını çıkarmak gereken bir süreci doyasıya yaşamanız dileğiyle…
   Ve tek tavsiye… Şu resmimdeki anın aynısını yaşarsanız … Gözlerinizi kapayın ve o sıcaklığı hissedip kokusunu içinize derin derin çekin…

18 Temmuz 2012 Çarşamba

İndirim Öncesi - Gratis

Müthiş Gratis indiriminden 1 gün önce alışveriş yapıp feci şekilde moralim bozulmuş olsa da hemen akabinde ve detayında acısını feci halde çıkardım ( İncir ağacı evin arka odasında dikili şuan). Bunlar indirimden önce aldıklarım. Gerçi bunlardan sadece Loreal ruju indirimsiz almış oldum ama olsun yine de fena bir alışveriş sayılmazdı. Asıl 13-17 arasındaki indirimde fena battım :( onların da yazısı hazırlanıyor...


   Makyaj çantasını, okuduğum bir blogta birisinden öğrendim. Gratis değil hemen belirteyim. Direkt ışınlanarak parfümeriye gittim ve 5 lira gibi komik bir fiyata aldım. Alma amacım kesinlikle fırçaları değildi. Fırçalara eliniz değdiği anda kılları dökülüyordu. Taşıma kolaylığı sağlar diye kılıf olarak kullanmayı düşünüyorum.





    Gelelim essence in makyaj bazına. Birkaç kişi bu ürünü Benefit in High Beam'ine benzetmişti. Ben de çok merak ederek aldım ve çok da haksız sayılmadıklara karar verdim. Ürünün rengi ve yapısı itibariyle benzerlik gösterdiğini düşünüyorum. Benefit e o kadar para veremem diyenler için hafif yapılı hoş bir aydınlatıcı. Ben hem tüm yüzüme uyguladım hem de elmacık kemikleri ile kaş altına. İkisinde de hafif güzel bir ışıltı verdi. Yaz aylarında tek başına kullanılabilecek bir ürün diye düşünüyorum.

 Ürünün pompalı yapısı hem kullanım hem de hijyen açısından oldukça kullanışlı.(İlk kullanıma dikkat etmek gerekiyor baya bir denedikten sonra ürün çıktı.)





   Essence in bir diğer ürünü de allığı. Daha önce şeftali tonunda olanını almış ve çok sevmiştim. Fiyatının uygun olması ve yüzümdeki duruşu çok güzeldi o yüzden bu rengini de almaya karar verdim. Biraz tozutmaya müsait bir yapısı var. Ancak çok az bir miktar bile güzel bir renk vermesine yetiyor.

   Son olarak da kasanın yanında bulunan bu palet dikkatimi çekti fiyatı da 19 lira olunca denemek istedim. Ambalajı, iki katlı olması sağlam bir kabı ve aynası olması özellikle hoşuma gitti. Farlar göründüğü canlılıkta renk vermiyor fakat Mac fix+ ile denedikten sonra karar vereceğim. Yine de çok fena sayılmaz. Özellikle kısa süreli seyahatlere götürülebilir. Hem farklı renklerde rujları hem de farları çok fazla yer kaplamadan taşımak için ideal. üstelik kendi fırçaları da mevcut. 

   Özellikle ilk kattaki renkler daha çok hoşuma gitti. Açık renkleri doğallık açısından daha çok seviyorum.


   Veeeee son olarak da herkesten duyduğum ve denediğimde çok hoşuma giden Loreal rujum. Rengin kırmızılığı sürüldüğünde daha hafifliyor. Benim rujlarla ciddi bir problemim var. Dudaklarım çok kuruduğu için sürmemle silmem hep  bir olur. Bir de dudak rengimin biraz koyu olması öyle her rengi kullanmamı engelliyor. Genellikle kuruluk yüzünden glosslar benim vazgeçilmezim. Fakat bu ruju çok merak ettim ve bu kırmızının duruşuna bayıldım. Fiyatı 20 civarındaydı.




Bir de indirimden aldıklarım var kiiii... Benim minik prensim müsade ederse onlarında fotoları hazır. Yazıya dökülecek...